25 Aralık 2010 Cumartesi

Dereotlu Peynirli Kek

Daha önceki yazılarımda bahsettiğim Antem gelini olan ablam aynı zamanda benim çalıştığım (bir zamanlar) okulun velisi. Yani velinimeti J) Yiğenlerimin (ikiz olanlar bir erkek biri kız) öğretmenlerini çağırmış ikindi vakti. Oturup sohbet edelim, bebeler nasıl daha iyi olur eğitelim diye....Ben de bir zamanlar o okulda çalıştığımdan gelecek olan hoca hanımları tanıdığımdan beni de davet etti.Ben de çoook sevilen dereotlu peynirli kekimden yapıp götürdüm… Tarif Hansa’nın tarif defterinden.. Daha çok kabarmasını beklerdim.. ama hayallerime göre bir kek olmadı. Önceki yaptıklarımı resimleyip koyamamıştım. Bunu nasibi varmış nette gezmeye…

Menüde şunlar vardı:

Unlu börek ( büyük ablamdan öğrenmiş ve fovori börekleri arasına girmiş)

Kısır

Brokoli, karnabahar, havuç, turşu,mısır dan oluşan tasarımı Betül hanıma ait olan salata

Dereotlu peynirli kek

Kadayıf Dolması

Aşure

Tarif şöyle:


Dereotlu Peynirli Kek

3 yumurta


1 tatlı kaşığı tuz


1 su bardağı sıvı yağ


1 su bardağı süt


İnce kıyılmış dereotu


Kaşar ve beyaz peynir rendesi ( malzemeden çalıp az koymayın )


Un


Kabartma tozu

Malzemeler karıştırılıp baton kek kalıbı yağlandıktan sonra kalıba dökülür. Önce 190 derecede , kabardıktan sonra da 175 derecede üzeri kızarıncaya kadar pişirilir… Ellerime sağlık..Yakından çektiğim foto çok fena kötü çıkmış.o sebepten eklemedim...

21 Aralık 2010 Salı

Portakallı Kek

Neli kek yapsam dedim. Masanın üzerinde, akşam yemek için çıkardığım ama yemekten vazgeçtim portakal bana göz kırpınca portakallı yapmaya karar verdim J

Ben keki yaparken Seniha’da ana kucağında ( sandalyenin üzerinde) elindeki ayvayı kemiriyordu. Ayva elinden düşünce attığı çığlıkları karşı komşum kesin duymuştur!

Portakallı Kek

Malzemeler


3 yumurta


1 su bardağı şeker


1 su bardağı sıvı yağ (fındık yağı kullanıyorum ben)


Yarım su bardağı süt


Yarım su bardağı portakal suyu


1 pk kabartma tozu


1 portakal kabuğunun rendesi ( rendenin ince tarafıyla)


3 su bardağı un


Hazırlanışı


Portakal kabuklarını tabağa alıp bir yemek kaşığı şekerle karıştırıp kaynayan suyun üzerine koyun. Ben demliğin üzerine koydum. Buharı yetti. Şeker eriyince alın soğutun.


Yumurtları şekerle çırpın, yağ, süt, portakal suyu, portakal kabuklarını ve kabartma tozunu ekleyin. Unu azar azar eleyerek ekleyin. Yağlanmış kek kalıbına döküp önce 10,15 dk 190 derecede daha sonra 170 derecede 40 dk kadar pişirin.


Evinizi saran portakal kokusu başınızı döndürecek J

16 Aralık 2010 Perşembe

Özlemlerim...

Bu günlerde kendi kendime konuşurken yakalıyorum kendimi..Sanki blog okur ya da yazar gibi J

Kızımla günlerimizi güzel güzel yaşıyoruz.. Geçen zamanı geri getirmek mümkün olmadığından hep geçmişe özlem duyarım. Acaba sadece bende mi var bu huy. Yoksa çoğu insanda oluyor mu? Lisedeyken ortaokul günlerime öyle hasret duyardım ki…Allah’ım ne olur o günlerden bir tanesini yaşayayım hangisi olduğu hiç fark etmez derdim. Lise bitti, üniversiteye başladım. Gittiğim şehre, ortama ailemden uzak kalmaya hiç alışamadım. 4 sene boyunca neredeyse 3 hafta da bir İstanbul’a geldim. Hep alışamadım sevmiyorum burayı dedim dedim dedim....Çok şeker, çok iyi insanlarla tanıştım, dostlarım oldu; sabahlara kadar konuşup dertleştiğim, gülme krizleriyle uykuya dalamadığım..… Kimi zaman bi bankın üzerinde oturdum arkadaşımla okul çıkışı, kimi zaman da sabah yürüyüşüne çıktım çok sevdiğim ev arkadaşlarımdan biriyle… İşte böyle geçip gitti koca 4 yıl… Ayrılınca o şehirden, içimden bir şey koptu.. Meğer ne kadar sevmişim, alışmışım… Oysa hiç alışmadım diyordum…


Meslek hayatına başladığımda beni yepyeni maceralar bekliyordu. O günlerde anneciğimin dizinin dibinde, yediğim önümde yemediğim arkamda pamuk prenses gibiydim. Tam 2 yıl sürdü bu saltanat… 1. Yılın sonunda eşimle tanıştım.. 2. Yılın başında da evlendim… “2006”

Şimdilerde geride bıraktığım yıllar, yollar, şehirler, kısacası her şeyi özlüyorum.. Mesleğimin ilk yılını özlüyorum mesela.. Heyecanlı, meraklı, çalışmayı, üretmeyi seven Safiye’yi özlüyorum..


Şimdi çalışmıyorum 5 gün sonra 5.5 aylık olacak olan kızımla günlerimi geçiriyorum..

Onun da en bebekliğini özlüyorum..1. aynı, 2. ayını…Hamileliğimi…


Aslında yapmam gerekeni biliyorum.. Anın keyfini sürmek. Geçmişe üzülmemek gelecek için kaygılanmamak…Üzülmemek dediysem tabi özlem olmalı, ama bugün neşesini azaltmayacak kadar olmalı..Eminim kızım büyüdüğünde (1 yaş 2 yaş gibi) bu günleri de özlemle anacağım..


Kendimle kısa kısa hasbıhal ediyordum.. Yazıya dökeyim dedim.. Özlem, hasret, sevgi,.. Geçmişi hatırladığımda bir tek pişmanlık duygusunu hissetmiyorum.. Tabi daha güzel geçseydi maddi manevi dediğim oluyor ama büyük pişmanlıklar yaşatmasın Allah kimseye…


Resmi üzerindeki tarihte Hansa'ya giderken Florya'da çekmiştim.

4 Aralık 2010 Cumartesi

Katmer (Kayseri Yöresi)

Evde olunca, annemlerin ablamların misafir ve gün gruplarına davet ediliyorum. Bugünde yine ortak arkadaşların katıldığı gündeydik. Kahvaltı olarak ayarlamışlar günü.. Beni de davet etti ablam, babamız okuluna giderken biraz erken kalkmak ve yolunu uzatmış olmak gibi fedakarlıklar göstererek bizi teyzemize bıraktı. Dolayısıyla ben de yapım aşamalarında hem yardım ettim hem de fotoğraflayabildim.

Kayseri gelini olan ablam da Kayseri mutfağını en ince ayrıntısına kadar, Kayserililerden iyi bilir. Ee 20 yıl dile kolay. Katmer, Kayseri’nin vazgeçilmez yöresel lezzeti.. Bizler de çok seviyoruz. Ablamın da maşallah eli o kadar pratikleşmiş ki bir çoğumuzun poğaça yapması gibi kısa sürede lezzetli katmerleri hazırlayıverdi.

Malzemeler

Un su tuz

Tahin ve yağ

Un, su,tuz 3’lüsünden mantıdan daha yumuşak bir hamur yapılır. Bezelere ayrılır. Oklava yardımıyla bezeler 1 cm kalınlığında açılır. Hamurun üzerine Tahin+yağ karışımından sürülür. Hamurun ortası elle delinir ve delinen yerden dışa doğru rulo yapılarak sarılır. Bir yerden kopartılarak uzun bir sicim elde edilir. Bu sicim gibi hamur+tahin+ yağ 3’lüsü uygun eşitlikte bölünür. Tepsiye yuvarlayarak dizilir. İşlem bütün malzemelerle tekrar edilir. Daha sonra sacda kızartmak için çörek şeklinde sarılımış katmerler merdane ya da oklava yardımıyla yassılaştırılır. Arkalı önlü sac da ( ya da teflon tavada) kızartılır.


Hamuru açıp, üzerine tahin+yağ karışımından sürelim.



Hamuru ortasından delip dışarıya doğru rulo şeklinde saralım.



Kopardığımız parçaları kendi ekseninde çevirip,


Çörek gibi saralım..

Tepside dinlendirip,


Yassılaştıralım...Daha sonra da sacın üzerinde kızartalım....

1 Aralık 2010 Çarşamba

Çaydan Dönme Kahvaltı Sofrası



Eşimin okulundan öğretmen arkadaşlar uzun zamandır bebeğimi görmeye gelecekleri söylüyorlardı. Bugüne kısmetmiş.. Ben aslında çaya bekliyor gibi hazırlık yapmıştım,11 gibi geliriz dediklerinde ise olayı hemen kahvaltıya çevirdim :) İkram olarak planladıklarımın hemen hemen hepsini yapabilmiş olmamım mutluluğunu yaşıyorum. Neler yaptım :Hansacığımın tarifyle;
Beşemel soslu tavuklu börek

Fırında kaşarlı patates

Kabak ve havuç kavurması

Fındıklı kurabiye

Kadayıflı muhallebi

Önceden yapıp buzluğa attığım z.yağlı kuru patlıcan dolması

Fıdıklı kurabiye buradaki gibi ama tarçın eklemedim.

Süzme yoğurt eşliğinde kabak-havuç kardeşliği..Burada ise sadece kabaklısı var.Havuçla karıştırdığınız zaman da güzel oluyor.Mutlaka süzme yoğurtla :)
Beşemel soslu tavuklu börek Hansacığım detaylı anlatmış. Ben eğer bu böreği bir daha yaparsam yufkaları tek kat koymayı düşünüyorum. Biraz kalın geldi bana.
Gelelim Kadayıflı Muhallebiye
Bir çok yerde tarifini görmüşsünüz yemişsiniz hatta bizzat kendiniz de yapmışsınızdır. Ben böyle seviyorum. Eğer denemek isterseniz işte buyrun..
Üzeri için
250 gr taze kadayıf
ceviz
2 yemek kaşığı toz şeker
1 yemek kaşığı tereyağ
Muhallebisi için
1 litre süt
1 nescafe fincanı un
1 nescafe fincaı nişasta
1 su bardağı toz şeker
Yarım paket krema
Hazırlanışı:
Öncelikle kafayıfı buzluğa atın.Çabuk kırlıması için. 1 gece kalsın.Daha sonra Üzerini hazırlamak için tencereye kadayıfı, tereyağı, alın.Kavurun, şekeri cevizi ekleyin.
Muhallebisi için, un nişasta ve şekerle muhallebi pişirin. Biraz soğuyunca yarım paket krema ekleyip biraz mikserle çırpın. Borcama önce muhallebiyi üzerine de kadayıfı yayın..
Kadayıflar çok beklerse yumuşuyor diyorlar ben o yüzen eğer ertesi güne yapıyorsam kadayıfları kavurup hava alamyan bir kapta muhafaza ediyorum. Daha sonra muhallebiyle buluşturuyorum.





24 Kasım 2010 Çarşamba

Bayram Kahvaltısı Kuru Köfte

"Öğretmenler günümü kutlayan herkese çok teşekkür ederim. Ben de tüm öğretmenlerin gününü kutluyorum.."
Kurban Bayramının finali değişmeyen adresimizde Esat'larda gerçekleşti. Geçen sene Esat henüz dünyamızı teşrif etmemişken, yine güzel masa etrafında buluşup bayram kutlamıştık. Günler sağlıkla geçince çabucakmış gibi geliyor. Rabbim herkese sağlıklı sıhhatli nice bayramlara erişmeyi nasip etsin..
Kuru köfteye gelince, annemin spesiyalleri arasındadır. Aslında çok önemli bir püf noktası yok ama anne elinden çıkınca dünyanın en güzel yemeği oluyor.
Ben kısaca tarif vereyim:
Kıyma
Soğan ( rendelenecek)
ekmek içi
karabiber
tut
Kızartmak için sıvı yağ
Bulamak için az un

Kıyma malzemelerini iyice yoğurun, şekildeki gibi şekillendirin, hafifçe una bulayın. Kızgın yağda kızartın.. Çok lezzetli oluyor özellikle de kurban etiyle yapılınca..

20 Kasım 2010 Cumartesi

Mantarlı Börek



9 günlük bayram tatilini bitirmek üzereyiz. Eşimin memleketine; sarı, turuncu, kahverengi ve kırmızının tüm tonlarını barındıran sonbaharın en güzel halini görmeye gittik. Akraba ziyaretleri yaptık en önemlisi fındığımızı babaanne ve dedesinin sevmesini sağladık..Topraklarının %80'i orman olan Yenice, gerçekten bir doğa harikası. Hele bir de doğal bir kanyonu var; "Şeker Kanyonu" gerçekten görülmeye değer. 6 km den başlayan çeşitli uzunluklarda yürüyüş parkurları, arberatoryumu, anıt ağaçları ile dünyanın en uzun ve en derin kanyonları arasındaymış. Bebiş uyuduğu ve hava soğuk olduğu için çok gezemedik. Ama kısmetse yazın gittiğimizde tadını çıkarırız inşallah.

Gelelim bu güzel lezzete. Böreğin aslı ocak üzerinde çevire çevire pişirmek ama bizimkiler de teknolojiye ayak uydurmuşlar. Eşimin teyzesinin Almanya'dan getirdiği pizza tenceresini börek pişirmek ve her nevi yemek yapmak için kullanıyorlar. Kuru yufkaları da tencerenin boyutunda açıp kurutmuşlar. Elticim Arife yapmış, ellerine sağlık..
Gelelim tarife:
8 tane kuru yufka ( ıslatılmış)
Tohumluca mantarı (Yağmur sonrası ormandan toplanan çok lezzetli bir mantar türü)
Kuru soğan
Az salça
tuz, karabiber
Sıvı yağ
Hazırlanışı
Soğanları kavur, mantarları minik minik doğra ekle. tuz karabiber ve salça ekle.Biraz daha kavur. Tencerenin altına biraz sını yağ dök.4 yufkayı üst üste koy.arasına harçtan koy. tekrar 4 yufka koy.En üste biraz sıvı yağ gezidir. alt tarafı pişince ters çevir.Öteki taraf ta pişsin.

Afiyet olsun...Pişmiş resmini çekemedim..Heyecandan unutmuşum :)

10 Kasım 2010 Çarşamba

Uyuyan bebek..İlginç anne...







Ben kızımı uyutmak için kırk takla atarken Mila'nın annesi çocuğuna uyku ilacı veriyor olmalı ki bebeyi şekilden şekile sokup binbir tane foto çekmiş. Ben normal halinde bile resim çekmeye kalksam kesin uyanıyor. Ha bi de bizimki normal bebekler gibi sırt üstü değil de yüz üstü yatmayı daha çok seviyor.Mila yavrum, annen seni mıncuklarken o resimleri çekicem diye, sen nasıl oluyor da uyanmıyorsun? Benim kızıma da öğret..Yok ben fotoğraf çekmeyeceğim. Sadece yemek yapıp, etrafı toparlayıp, çamaşır asıp, ütü yapıp, telefonla konuşup,bulaşık makinesini yerleştirip, evi silip süpüreceğimn..Çok işim yok aslında :)
Darısı benim fındığımın başına.( deliksiz uykular)
Sitede daha çok var ben en beğendiklerimi ekliyorum.




8 Kasım 2010 Pazartesi

Bebeğim Geldi...

Bebeğimin geliş hikayesi..Bebekli bir kadın. Ev hanımı. Anne. Bu sıfatlar bana çok uzaktı. Ta ki geçen sene anne olacağımı öğreninceye dek. Aradan geçen bir senede çok şey değişti. Artık evimizde minik bir neşe kaynağımız, hayatımızı ona göre programladığımız, gaz çıkardığında ohh çok şükür dediğimiz, karnı doyunca doyduğumuz, onun uyku saatlerinde aslında 2 kişi olarak ne kadar yalnız olduğumuzu hissettiğimiz birisi var hayatımızda. Kızımız..Seniha’mız..5 Temmuz 17.41’de girdin hayatımıza.Sanki hep vardın. Hep yanımızdaydın..Kokunu duymak çok güzel..Klasiktir, hep derler “anne olunca annemin değerini daha iyi anladım” bu söz boşuna klasikler arasına girmemiş. Gerçekten çok doğru. Gerçi annelerimiz anne olmadan da çok sevilir ve hakkı ödenmeyecek şekilde minnettarlık duyulacak varlıklardır ama kendi evladı olunca insanın daha başka oluyormuş..

İşte benim son zamanlarda oluşturduğum sözlüğüm. Buyrun;

Doğum sonrası depresyon; eşimin yardımıyla hafif sıyrıklarla atlattığım psikolojik travma.

Yenidoğan sarılığı; Bilurubin denilen sarılık ölçer zımbırtısı 15’i gördü. Bu gece sizi hastanede misafir edebiliriz diyince doktor, zırlayan bir anne. Daha sonra bilinçli bir beslemeyle inişe geçti çok şükür.


Köprücük kemiği; Normal doğumlarda bebeklerde oluşabileceğini söyledikleri köprücük kemiği kırığı bebeğimizde de oluştu. İlk 15 gün ağlamalarıyla birlikte, bizi 1 ay endişelendirdi. 1.ay kontrolümüzde çok şükür iyileştiği öğrendik.

Anne sütü; İnsanın karnını doyurmasının, doğduğu andan itibaren ne kadar zor bir olay olduğunun kanıtı. Mucizevî sıvı. Ayrıca oluşması için "dev anasının çorba kâseleriyle" yediğiniz içtiğiniz komposto, cacık, çorba her türlü sıvı gıdayı yok saymayalım.


Kusmuk; En güzel kıyafetinizin-tabi içinde girebilirseniz-,halılarınızın, koltuklarınızın, yatağınızın çeşitli bölgelerinde oluşan yer yer sulu, yer yer peynirimsi beyaz akıcı sıvı J))


Yemek yapmak; Eskiden yani çalıştığım dönemde okuldan eve erken gelip hatta gelmeden markete uğrayıp alışveriş yapmak ve gelir gelmez mutfağa girmek benim için çok büyük zevklerdendi. Şimdi ise eşim okuldan gelince ancak hazırlayabiliyorum. İnşallah en kısa zamanda eski performansına döneceğim.


Fazla kilolar; Doğum yapmanın akabinde kendimi fit hissediyordum. Tabi "dev anasının çorba kasesiyle" içtiğim; komposto, cacık, çorba yediğim; tahin helvaları, bulgur pilavları ve sayamadığım bir sürü leziz bir o kadar da kalorili yiyecekler sayesinde hamilelik kiloma geri döndüm..Yani hem süt oldu hem de löp löp yağ oldu L


Gaz Sancısı; Ağlama krizleriyle kendini gösteren, belli zaman ve mekanı olmayan, bir sürü ilacı olan fakat bizim bebekte işe yaramayan fizyolojik rahatsızlık. Kırkı çıktıktan sonra geçer dense de 4. Ayında olan kızımda hala baş göstermektedir. Bebeğin ayağını sıcak tutmak, annenin kendini soğuktan koruması ve muskat adı verilen acayip ceviz gibi bir gıdadan çay kaşığıyla minikçe bebeğe vermek bir nebze olsun bu illetten kurtulmamıza yaradı. Ayrıca gazın çıkardığı ses dünyanın en rahatlatıcı, en anlamlı sesidir. Çoğu zaman o sesi duymak için kulak kabartırız. Aman çıkınca duyayım diye J


Aklıma gelince daha da yazarım inşallah şimdilik bu kadar..Merak eden, not bırakan, herkese teşekkürler..Allah her kadına anne olmayı nasip etsin. Çok güzel bir duyguymuş..

18 Mayıs 2010 Salı

Neler Oluyor Bana?

Şu sıralar gecede kaç kere uyandığımı sayamıyorum. Aldığım magnezyum kalsiyum desteğine rağmen ayağıma giren kramplar, bel ağrılarım, mide yanmalarım ve bunun gibi yakınmalarım.. Allah isteyen herkese versin bebiş beklemek kolay olmuyormuş. Önceki yazımda belirttiğim gibi evimizde revizyon yapmaya başladık devam ediyor hala bitmedi. Ama henüz bebeğimizin bir adı dahil ve birkaç hediye eşyadan başka hiçbir şeyi yok. Kendi minik hıçkırıkları, tekmeleri, minik kalp atışları var sadece.. (eksik etmesin rabbim)
Okula devam ediyorum. Gidebildiğim kadar gideceğim. 18 Haziranda karne vermek amacım. Bakalım bizim minik, doktor teyzesinin dediği gibi acele etmezse, karneden sonra 3 haftamız daha olur. Ama yok ben erkenden gelicem nasıl bir yer orası derse yapacak bişi yok. Ne zaman nefes alması gerekiyorsa o zaman gelsin sağlıkla..
Hepinize güzel taze sebze-meyveli bol piknikli bahar diliyorum.

27 Nisan 2010 Salı

Bebeğim Geliyor...


Allah nasip ederse yaklaşık 10 hafta sonra minik bir kızımız olacak.. Daha öncesinden yazayım dostlarımla paylaşayım dedim ama hiç tarif ekleyemediğim için yazamadım gitti. Hansacığım kızını kucağına aldı. Darısı bana inşallah. Henüz, isim dahil hiçbir şey hazır değil.Sadece bi velimin hediye ettiği elbisesi var kızımın.Çıkarıp çıkarıp onu seviyoruz. Evimden taşınmayı düşünüyorum. Bir iki hafta daha ev arayacağız anneme ve ablama yakın bi ev bulana kadar. Bulamazsak evimize razı olup babamızdan arabanın anahtarını almanın yollarını arayacağız kızımla.
Tabi ufak tefek yapılacak işler var. Karne verene kadar izne ayrılmayacağım. Evde durursam, eğer taşınmazsam evimizde revizyon yapalıyız.Malum minik geleceği için onun da yaşayabileceği bir hal almalı evim.Şimdilik eksik, gedik bulup not ediyoruz. 10 haftada bütün işler biter miniğimiz sağlıkla gelir mi ne dersiniz?

25 Mart 2010 Perşembe

Sınıf Kurabiyeleri


Okulmuzda bulunan 1. sınıf zümresi yani Elif, Ümran ve Merve öğretmenler yiyecekler adlı etkinliği gerçekleştiriken hadi bir de kurabiye yapalım şuracıkta dediler.Malzemeler toplandı. Tereyağla şeker karıştırldı. Un azar azar ilave edilerek ortaya muhteşem bir fındıklı karışım çıktı. Öğrencilerin tarafından getirilnen bilimum süsleme malzemeleriyle süslenip fırına pişmeye gönederildi. Sonuç: Harika..
Tarif Fınıklı tarçınlı kurabiyenin aynısı ama içinde bir tek tarçın yok. Malum yeni nesil yemez diye eklemedik. Başta Ümran öğretmenim olmak üzere öğretmenler biraz yoruldu ama minik akıllarda güzel şeyler kalsın diye değil mi bütün emeğimiz?
Fotoğraflar da Merve öğretmenime ait. Ellerinize sağlık kızar. Süper oldu. Biz 1. sınıfa giderken sınıfta kurabiye yapmak hayalimizde bile yoktu. Hayal bile edemediğimiz nice güzellikleri yaşatmak dileğiyle...

22 Mart 2010 Pazartesi

Hoş geldin LEYLA bebek...

Bir önceki-yaklaşık olarak 2.5 ay evvelki- yazımda bahsi geçen tatlı insan, ablacığım Hansacığım'ın dünya tatlısı bir kızı oldu. 20 Mart doğum günü. Allah sağlıkla, sıhhatle büyütsün. Anne babasına sağlıklı uzun hayırlı ömürler nasip etsin.
14.abla çocuğu da dünyaya gözünü açtı. Hem de ne açış. Fıldır fıldır bakıyor minik şey.
Merak edenler için yazıyorum. 2970 gr ve 47 cm uzunluğunda tatlı kızımız.
Darısı bana ve bebek bekleyen tüm anne adaylarına..

3 Ocak 2010 Pazar

Alın Benden de 2009'un son masası..


Geçtiğimiz hafta sonu 2009’un son pazarı uzun zamandır gitmek istediğimiz birilerine gittik. Her şey ve ortam o kadar güzeldi ki..ta ki ben Hansacığımın o güzel ve temiz buzdolabına kahvaltı tabağını (tepsisini) devirene dek..Sonrası malum..Üf ya tüh ya.Valla nazarım değdi.Ne güzel temiz buzdolabın diye diye..Eyvah eteğim zeytinlerin yağına banmış...Üzerime olan sayılı eteklerimden biriydin seeennn…. Ühü ühü…

Babamın da o tarihte yurt dışında olmasını fırsat bilerek annemi Hansayla baş başa bırakıp biz İstanbul’a geri döndük. Bakmayın İstanbul’a döndük dediğime. Aslında orası da İstanbul il sınırları içinde ama Tekirdağ’a daha yakın. Olsun ya biz birbirimizi böyle de çok seviyoruz. Hansacığıma çook cici bir tişört aldım. Daha büyüğü ile değiştirmem için bana geri verdi. O benim oldu. Ben de ona XL beden aldım ve dün takdim ettim.J Kızma malum durumdan dolayı J

Sizlere bu güzel masa ile veda ediyorum. Menüdeki patatesli mantar, karışık kızartma, börek, annemin çörekleri ve sayamayıp resmini eklediğim her şey muhteşem ötesiydi…

Teşekkür ederiz CİCİ ailesi.